|------------------------------------------------------------
Metnin özeti: İnsanları ikna için 1 ila 10 saniye süreniz var!
|------------------------------------------------------------
Çelişki mi?
Mantıksız mı?
Aceleci olmayın lütfen.
...
Bilgiye erişmeden, hakkında ön tanımlarınız olmadan hikayeyi nereye sürükleyebilirsiniz!
Çoğu kişi, bardağı taşıran damlayı hissetmez ama sel olur o kişiyi de götürür...
Elbette yine iletişimden bahsediyorum.
Alelacele, 'beklentili', ön yargılı iletişimden!
Tüm konuşmalar bir şeye ikna içindir... Hatta kendinizle konuşuyorsanız bile.
Pekiyi, ikna edebiliyor musunuz gerçekte?
Yoksa hayal kırıklıkları ömrünüzün ayrılmaz bir parçası mı olmaya başladı?
...
Karşınızdakinin durup, tüm düşüncelerini bir yana bırakarak size odaklanmasını istiyorsunuz. (Bunu istiyor musunuz gerçekte? Bu soruyu sorma sebebim, 'gerçekten istemek' olgusuna biraz daha dikkatinizi çekmek içindi.)
Muhatabınızı, düşüncelerden sıyrılmış olarak kendi dünyanıza getirmek istiyorsunuz. Aksi halde ona bir şey anlatamayacağınızı biliyorsunuz . (Bilmelisiniz)
Bu, bir dünyadan diğer dünyaya geçiş gibidir. O kadar ilginç, o kadar hayret verici, o kadar berrak olmalıdır.
Kişileri, bulundukları düşünce transından kurtarmanın birkaç yolu vardır. En etkilisi onların evrenine sizin gitmenizdir.
Onların evrenini tanıdığınızı, onayladığınızı, garipsemediğinizi hissettirmelisiniz.
Başka bir yöntem de 'yoğun şaşkınlık psikolojisine' sokmaktır. Beklenmeyecek kadar ilginç ve güzel bir giysiyle karşılamak şeklinde olabilir bu. Belki de inanılmayacak kadar güzel bir tepki verebilirsiniz ufak bir jestine. Masada bir çiçek. Hiç umulmadık bir hediye...
Tabi her yöntemin, iyi uygulanmadığında ters sonuçlar doğurabileceğini bilmek gerek: Anlaşılmamak, öfke, önemsenmemek gibi.
Her halde de (bu iletişim için) çok kısa bir süreye sahipsiniz.
Saatlerce de konuşsanız, aslında dikkat edin, 1 saniye ile 10 saniye arasında olmuş bitmiştir her şey! Anlaşılan anlaşılmış veya tren kaçırılmıştır.
...
Bu noktada 'kaliteli zaman' kavramı ile karşılaşıyoruz.
Unutulmayan anlar vardır değil mi.
O anları yakalamak, kişileri anlamak, onlara bir şeyi anlatabilmek - ikna edebilmek mümkün.
Yeter ki 'gerçekten isteyin'.
Ormandaki ağaç kesilmiş midir sizce?
Fatih Gökler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder